13 Mart 2009 Cuma

Hamburg - Galatasaray

Geç gelen kışın bize sunduğu bu buz gibi perşembe gününde, tuttuk mekanın yolunu maçı izleyelim diye. Hazırlık maçlarını bile parayla izlediğimiz şu zaman da Uefa maçını evde izlemek haliyle gayet anormal bir eylem olacağından mecburduk da buna. Neyse en azından toplu izlemenin gazı sayesinde gayet şevkli ve heyecanlıydık maç sırasında. Biraz da olumlu(!) yönlerini görelim endüstriyel futbolun dimi ama!
Gelelim maça..Genel görüş bir yarım bir tam stoperden oluşan Galatasaray savunmasının çuvallayacağına ve son haftalarda tuhaf hatalar yapan De Santchis'in de buna eşlik edeceğine dönüktü. Maçın başlarında Galatasaray beklediğim kadar baskı yemedi. Hamburg takımı sanki maçtan evvel dövülmüş gibi çıktı sahaya. Martin Jol, Galatasaray' ın savunmadaki sıkıntılarından bihabermiş gibi oynattı takımını. Maçın 33. dakikasında becerilemeyen kontra organizasyonu sonucu, Ayhan kendisenden tam olarak beklediğim vuruşu yapmasına rağmen top içeri girdi, öne geçtik. Galatasaray defansının hatası sonucu Petric' in önüne düşen top De Sanctis' in ellerinde kaldı ve devre arasına gidildi. Esas film ikinci yarıda başladı açıkçası. Hamburg yine savunmanın hatası sonucu, Jansen önüne düşen topu düzgün bir vuruşla gol yaptı ve durumu eşitledi. Galatasaray formsuz Hamburg' u yakalamışken sonuç çok farklı olacaktı eğer Nonda o golü atsaydı. Pozisyon çok uygundu ama Nonda bitiremedi. Bir kaç dakika sonra Emre Aşık tartışılabilecek fakat tam sonuca ulaşılamayacak bir pozisyonda hakemin takdiriyle atıldı. Atılmasından sonraki yaklaşık 3-4 dakikalık sürede Galatasaray defansı sanki kenarda kimse yokmuşçasına afalladı.


Futboldan hiç anlamayan(!) Skibbe' nin yerine getirilen Bülent Korkmaz ne yaptı anlayabilen beri gelsin. Bülent Korkmaz' ın en büyük şansı rakipleridir. Hamburg bu kadar formsuz olmasaydı bir "maç sonu acil durum toplantısı" da bu maçtan sonra yapılabilirdi. Semih Kaya niye yedek klübesindeydi merak ettiğim en büyük soru bu oldu maç sırasında. Günümüzde futbolcuların keşfedilme-adapte olma-oynama süreleri 15 yaşına kadar inmişken biz hala 18 yaşındaki futbolculara güvenmeyeceksek ve tecrübesiz diyeceksek önümüzdeki yıllardan umutla bahsetmek pek mümkün olmaz. Bu oyuncular ancak oynarak tecrübe kazanır, tecrübesizse bu zaten oynatılmadığındandır. Paradoks gibi gözüksede çözümü basittir. Ya; "Manchester United izliyor", "Arsene Wenger istiyor" asparagaslarıyla kendimizi avuturuz ya da mantalitemizi değiştiririz.


Kırmızı karttan sonra Galatasaray pek pozisyon aramadı doğal olarak, daha çok topu ayağında tutmaya çalıştı ki bunu başaracak futbolculara da sahipti zaten. Hamburg, Olic' in ofsayt kokan pozisyonu ve Mehmet Güven' in çizgiden çıkardığı top dışında pozisyon bulamadı ilerleyen dakikalarda. Lincoln oyundan çıkarken, gereksiz hareketlerde bulundu klübeye doğru. Bülent Korkmaz' ın geldiğindeki açıklamalara da bakacak olursak sular biraz durulduğunda önümüze gelecek ilk mevzu Bülent Korkmaz ve Lincoln arasındaki çekişme olacaktır.
Galatasaray her şeye rağmen bu maçı bu skorda tutarak zor olanı başarmıştır bence. Öncelikle bütün futbolcuları tebrik etmek gerek. 1-1 gayet avantajlı bir skordur ancak kadro sıkıntıları maça nasıl yansıyacak bunu gelecek hafta tam kadroları gördükten sonra yazarız. Bakalım o maçta da stoperde Kewell mı oynayacak?
Ben teknik direktörler konusunda kim olursa olsun ısrar edilmesinden yanayımdır. İstikrar, birliktelik -takımla t.direktör arasında büyük sorun olmadıkça- uzun vadede başarı getirir. Tabii bunun için başarıyı da tanımlamak gerekir o da başka bir post konusu olsun.
Son olarak bir parantez de Hakan Ünsal için açmak istiyorum. Maç sonrasında kendisini şans eseri televizyonda dinledim bir kaç dakika. Yetti de bir kaç dakika zaten. İnsanlara geçmişleri için saygı duyulması normaldir de, sırf geçmişi için yorumcu olmasını anlamam bir türlü. Yorumculuk başka birşeydir, futbolculuk başka. Devamı da başka bir post konusu olsun, konuları çabuk çabuk ve yarım yarım tüketmeyelim ki bir şeye benzesin.

Hiç yorum yok: