26 Mart 2009 Perşembe
Hayret..
Sol
30 Eylül 1998. Haliyle yaşça küçüğüz o tarihte. Uykumuz erkenden geliyordu. Ertesi gün okula gidilecek. Durum itibariyle , şampiyonlar ligi için özel izin koparıyorduk ebeveynlerden. Böyle olunca , 90 dakika ve ek dakikalar şölen gibi geliyordu. O zamanlara ait bir duygu daha : İlk yarıları sanki daha çabuk bitiyordu şampiyonlar ligi maçlarının.
Anne ve babayla seyredilmeye başlanan maçın dakikaları ilerledikçe önce anne düştü süreçten. Uyudu. Baba fenerli fakat şampiyonlar liginde bizden taraf ; o ilk yarıyı tamamladı. Devrede o da uyudu. Işık kapandı , televizyonun sesi kısıldı. "Olum hadi yat , atar bi tane gavurlar yenilirsiniz yine" dendi. Hücum prese inanmıştık artık dönmek yok! 90.00 da kitlenince ekrandaki ana gösterge , çoğunlukla skor değişmez. Yine de bekledik. Hagi sol taraftan sola vurdu , tanrı sağdan sola üfledi biraz. Solumdan fırladım, bağırdım. Anneme koştum sol yanağından öptüm. Mutlu uyudum. Sabah sol tarafımdan kalktım , dışarı ilk adımımı sol ayağımla attım.
23 Mart 2009 Pazartesi
Zlatan
Anelka
Esa Es La Rumba De Barcelona
İlk iki maça değinmenin bir anlamı yok. İkisininde sebebi çok açık. Şans! Özellikle Espanyol maçında yaklaşık 50 dakika 10 kişi oynayan bir Barselona' ya karşı sonuç ortada. Yalnız, Getafe maçında durum biraz daha farklı. Farklı dediysemde aldanmayın hemen Juan Albin kaleyi gördüğü an vurmuş. He bir de unutmadan,bir farkta Messi'nin olmayışı. Getafe maçında Messi kadroda yok. Kısa bir reçete çıkarsak ancak şu olabilir heralde. Messi olmassa, kaleyi gördüğü yerden şut atan bir forvetiniz olursa, o gün iyi de vurursa şansınız olur mu acaba? Hiç sanmıyorum yine de olmaz. En iyisi akışına bırakmak. Son bir parantezde bugün Malaga maçında Messi'nin attığı ilk gole. Uzun zamandır bir maç izlerken zevkten güldüğümü hatırlamıyorum. Saol Messi! İyi ki varsın..
Takımımdan Teknik Direktör Manzaraları
22 Mart 2009 Pazar
Dedikodu..
21 Mart 2009 Cumartesi
Galatasaray ve Gençleri
Bu olayı sarı kırmızılı renklere uyarladım. Sezon başında yaptığı transferlerle süpersonik bir durumda görünen galatasarayın en zayıf noktası teknik direktörü ve sağ beki ( 007 sabri) olarak duruyordu. Bu iki duruma rağmen hedefler uçuktu :şampiyonlar ligi şampiyonluğu , türkiye süper ligi ve (aptal) türkiye kupası. Öyle veya böyle 3. ön elemeyi geçemedi galatasaray. Hedeflerden birinin (en büyük olanı) üstüne kırmızı bir çarpı atılmış oldu böylece. Tekirdağ rakıyı bırakıp , burgaz rakı içmeye başlamak gibi bu . Daha ucuz , doygunluğu daha az bir bölgeye geçiyorsun. UEFA kupasının anlamı da budur benim için. Şükrü Saraçoğlu stadında final oynama paketi altında UEFA kupası ancak böyle anlamlı olurdu. Türkiye ligine oranla daha fazla konsantre olarak , "platini" kupasında iyi işler çıkardı Galatasay SK . Romantik salı kuşağından fırlayan çaylak skibbe ile olsa bile güzel günlere varılacağanı öngörüyorduk fakat kendisi "What's the matrix" sorusuna cevap veremeyince fişi çektiler. Zayıf halkalardan 007 sabri de aynı yoldan gitmek üzereyken Bordeaux maçında "Adnanları" ipten alınca evde kaldı. Antibiyotik alan hasta gibi devam etti takım yoluna fakat Hamburg maçında skor 2-0 olduktan sonra turu iade edince işler değişti. Aslında değişmedi, başlangıç noktasına geri dönüldü. Galatasaray tarihinin en iyi kadrolarından biri olduğu söylenen ( belki de en iyisi) bu takım kanımca bu yıl başarısız oldu. Süper lig şampiyonluğu kazanılsa bile başarısız olarak damgalayacağım Cimbomspor'u. Düz mantıkla : Sene başında harcanan onlarca milyon dolar bu sene için heba oldu. Zaten harcamalara bakıldığında, kulübün uzun vadeli plan yapmadığını açıkça görebiliyoruz her ne kadar geleceğin takımını yaratıyoruz deseler de!
Mali durumu itibari ile Galatasaray'ın kesinlikle yukarıda saydığım isimlerle ilişiğini kesmesi gerek.Yıllardır "Galatasaray'ın gençleri süper arkadaş!" yorumlarının meyvesini bu takım ne sportif başarı ne de maddi olarak görebildi.Arda Turan'ı bu yorumlardan ayrı tutuyorum. Galatasaray ne olursa olsun kendi yetiştirdiği oyunculara güvenmek zorunda. Yapmaya çalışacağı bol ışıklı transferler günlük başarı kovalamaktan başka bir şey sunamaz.
19 Mart 2009 Perşembe
Yok Artık!!
Rafa
18 Mart 2009 Çarşamba
300
16 Mart 2009 Pazartesi
Hoffenheim&Vedad Ibišević
Almanya' da sezonun ilk yarısında herkesi çok şaşırttılar. Köy takımı dediler, düşerler dediler; ama herkesin cümleleri yarım kaldı.. Hatta Hoffenheim' ın köy olduğundan, yeni aldıkları futbolculara bahsetmemişler diye bir söylenti vardı sene başında. Bu kadar olumsuz düşünceye rağmen herkese bravo dedirtmeyi başardılar. Öyle bir hücum hattı vardı ki büyük küçük dinlemeden herkesi dağıttılar. Ibisevic, Demba Ba, Obasi kimsenin bilmediği fakat çok faydalı oyuncular oluverdiler. Şampiyon olabilecekler mi diye düşünüyordu Alman basını ve biz.. Ancak şanssızlık nedir diye sorulursa bu cevap verilir herhalde. Hatta devre arasında biraz soğudular diye düşünüyorum. Tabii en önemli oyuncularının sakatlanması ayrı bir talihsizlik. Biraz da bu adamdan bahsetmek gerek diye düşünüyorum.
1984 Bosna doğumlu Ibisevic. Bosna, İsviçre, Abd, Fransa ve son olarak da Almanya gibi ülkelerde top oynamış olan bir forvet. Platini sayesinde Fransa' da Psg forması da giydi, ancak hiç bir klupte bu kadar başarılı olamadı. İlk yarıda o kadar gol attı ki; acaba Gerd Müller' in rekorunu kırar mı diye düşündük. Ancak, ne yazıkki çok kötü bir sakatlık yaşadı ve bu sezon daha gol atamayacak. Dolayısıyla Hoffenheim'da da büyük bir düşüş oldu. Kazanmayı bırakın, gol dahi atamaz oldular. Tabii ki üzülüyoruz bu hallerine, toparlayabilecek gibi de durmuyorlar. Umarım yanılırız, çünkü kısıtlı bütçeleriyle, özverileriyle, takım oluşlarıyla herkes gibi bizimde gönlümüzde çok büyük bir yer edindiler. Her lige lazım diye düşünüyorum böyle takımlar.
Lucas Leiva
20li yaşlardasınız ve Old Trafford'ta, Liverpool ilk 11'inde maça başlıyorsunuz. Önlibero oynayıp maç boyu 4 hatalı pas yapıyorsunuz. Bunun adı olsa olsa yıldız olur. Liverpool-Man Utd maçında toplam 52 tane hatalı pas olmuş. Bizde bir ortasaha futbolcusu en az 20 hatalı pasla oynuyor. Sonra iyi mücadele ettik falan... Onun adına kör dövüşü derler buna ise futbol.
Lucas'a gelince hani sahada basmadık yer bırakmadı derler ya aynen öyle. Gerrard' ın bu kadar rahat ve iyi oynamasında aslan payı Mascherano-Lucas veya Mascherano-Xabi alonso ikilisinde.
Trabzonspor - Galatasaray
Maça gelirsek ilk yarı Galatasaray'ı lig de hiç görmediğim kadar diri ve olumlu futbol oynarken gördüm. Ayhan sanki gündüz Pirlo'yu izlemiş ve ben niye öyle oynamıyorum ki der gibi oynadı ilk yarı. ilk kez bu kadar ileri oynama isteği gördüm Ayhan'da. Öyle ki bir kaç pozisyonda geri oynamamak için büyük risklere girdi becerdi de. İlk dakikalarda Galatasaray'ın iyi oyununa rağmen Alanzinho' nun çok ekstra vuruşuyla öne geçti Trabzonspor. Geldiğinden beri ortalarda olmayan Alanzinho paçayı kurtardı sayılır bu maçtaki oyunu sayesinde. Alanzinho tutarsa sezon sonunda Yattara büyük ihtimal ayrılır Avni Aker'den. Gol yine Sabri'nin bölgesinden geldi. Zaten maç içerisinde Sabri'nin bulunması gereken yerde bulunduğunu gören çok az kişi vardır. Sabri demişken, bu takımın frikikçisi geçen uzun yıllardan sonra hala sabriyse,hiç vermesin hakemler frikik falan gerek yok çünkü sonucu belli. Sabri yıllardır frikik atar ve benim aklımda kalan bir tane golü yok ve inatla hala atıyor,büyük azim, tebrikler Sabri.
Golden sonra Galatasaray aynı tempoda bir süre daha oynamayı başardı. Bu sırada golüde buldu. Baros iyi bitirdi. Arda'nın pası çok güzeldi. Yalnız golün öncesindeki faulu kaçırdı hakem. Bu dakikadan sonra Trabzonsporlu futbolcular her pozisyonda hakemin yanında aldılar soluğu. Buna rağmen hakem maçın kontrolünü pek kaybetmedi.
İkinci devre Galatasaray biraz daha geride kurdu savunmayı. Haftaiçi oynanan Hamburg maçınında etkisiyle 60. dakikadan sonra skoru korumaya çalışırken Galatasaray, Tony Sylva nın hatası sonucu bir gol daha bulup öne geçti. Sonrasında terlemeden çıkan Yaser ve bir ekstra vuruş sayesinde daha gelen Trabozonspor golü. Trabzonspor iyi oynamadı bugün. Sonuca çok ekstralarla gittiler. Bir kaç maçtır süren düşüş devam edecekmiş gibi duruyor Trabzonspor için. Son olarak bir parantez de Arda Turan için açmak isterim. Arda kariyerinde bir basamak daha üste çıktı. Bu, son zamanlarda çok belli olmaya başladı. Bir barajı daha aştı burdan sonrası çok ses getirir. Sezon sonu gidecek mi kalacak mı göreceğiz ama bu şekilde oynamaya devam ederse gidişi çok yakındır.
Son olarak da Hamburg maçından sonra söylemeyi unutmuştuk. Hoşgeldin, Hasan Şaaaaş'ım,Hasan Şaaaaş'ım ooooley ooooley ooooley!
15 Mart 2009 Pazar
yazık bize!!..
14 Mart 2009 Cumartesi
Liverpool 4 Again
Şampiyonlar liginde rakiplerini sürklese eden iki takım karşılaştı Premier ligde. Kaptan bu kadar istekli bu kadar formdayken ve Torres her pozisyonu ısırırken karşılarında Man Utd bile dayanamayacağını gösterdiler. Liverpool biraz Fenerbahçe gibi maç seçiyor sanırım bu sezon. Derbilerde veya kazanması zor gözüken maçlarda ayrı M'boro gibi takımlara karşı oynarken ayrı oynuyorlar. Bunun sebebi bence tam olarak maç seçmek değil. Büyük takımlar kendi futbollarını oynamaya çalışırken rakiplerinin yıldızlarına çok özel önlemler almıyorlar. (bkz: adam markajı) Birebir markaj altında kalmayan Torres veya Gerrard gibi oyuncular maçı kopartıyor. Küçük takımlar ise önce oynatmamaya yönelik oynadıklarından süper yıldızların süper futbol oynamalarını engelliyorlar yeri geliyor üstüste 2-3 tekmeyle bütün maçı bitiriyorlar. Peki Liverpool büyük takım değil mi? Tabii ki büyük takım fakat oyun olarak küçük takım gibi oynuyor. Yani çok kaliteli futbolcularla gerektiğinde adam markajı gerektiğinde alan savunması ve gerektiğinde tam saha şok pres yaparak. Küçüklerden farkları bu oyunu her noktada her an başarılı biçimde yapabilmeleri. Peki Liverpool bu kadar mükemmelse neden kaybediyor ? O noktada da bir teorim var. Çivi çiviyi söküyor. Oyun planı açısından.
13 Mart 2009 Cuma
Skibbe ve Benitez
Skibbe, Galatasaray'a 5 gol attıktan sonra gelmişti. Bu mantıkla bir sonraki teknik direktörünün Erhan Altın olması gerekirken onun yerine Bülent Korkmaz' ı getirdiler ve şimdiye kadar kendisi gayet başarılı. Ama konu Benitez. Takımı, Real Madrid'e 4 gol attıktan sonra onun hakkında Real Madrid'e gidecek söylentileri ayyuka çıkmış. Bu sezon sözleşmesi biten hocanın kaderi haftasonu belli olacak gibi. Söylediklerine göz atarsak;
"People who see me leaving for Madrid are wrong. I have a contract with Liverpool, I owe Liverpool and I am only thinking about Liverpool. I am happy here and there is a project under way. I have been here for five years and [if I was to stay] from now on things would be easier."
demiş fakat teklif Real Madrid'den geldikten sonra hayır diyebileceğini zannetmiyorum. Zaten bu konuşması, birazda anadolu takımından büyüklere transfer olmak üzere olan gariban futbolcu psikolojisinde bir konuşma. İlk cümlede kendini ele vermiş.
Hamburg - Galatasaray
Gelelim maça..Genel görüş bir yarım bir tam stoperden oluşan Galatasaray savunmasının çuvallayacağına ve son haftalarda tuhaf hatalar yapan De Santchis'in de buna eşlik edeceğine dönüktü. Maçın başlarında Galatasaray beklediğim kadar baskı yemedi. Hamburg takımı sanki maçtan evvel dövülmüş gibi çıktı sahaya. Martin Jol, Galatasaray' ın savunmadaki sıkıntılarından bihabermiş gibi oynattı takımını. Maçın 33. dakikasında becerilemeyen kontra organizasyonu sonucu, Ayhan kendisenden tam olarak beklediğim vuruşu yapmasına rağmen top içeri girdi, öne geçtik. Galatasaray defansının hatası sonucu Petric' in önüne düşen top De Sanctis' in ellerinde kaldı ve devre arasına gidildi. Esas film ikinci yarıda başladı açıkçası. Hamburg yine savunmanın hatası sonucu, Jansen önüne düşen topu düzgün bir vuruşla gol yaptı ve durumu eşitledi. Galatasaray formsuz Hamburg' u yakalamışken sonuç çok farklı olacaktı eğer Nonda o golü atsaydı. Pozisyon çok uygundu ama Nonda bitiremedi. Bir kaç dakika sonra Emre Aşık tartışılabilecek fakat tam sonuca ulaşılamayacak bir pozisyonda hakemin takdiriyle atıldı. Atılmasından sonraki yaklaşık 3-4 dakikalık sürede Galatasaray defansı sanki kenarda kimse yokmuşçasına afalladı.
Futboldan hiç anlamayan(!) Skibbe' nin yerine getirilen Bülent Korkmaz ne yaptı anlayabilen beri gelsin. Bülent Korkmaz' ın en büyük şansı rakipleridir. Hamburg bu kadar formsuz olmasaydı bir "maç sonu acil durum toplantısı" da bu maçtan sonra yapılabilirdi. Semih Kaya niye yedek klübesindeydi merak ettiğim en büyük soru bu oldu maç sırasında. Günümüzde futbolcuların keşfedilme-adapte olma-oynama süreleri 15 yaşına kadar inmişken biz hala 18 yaşındaki futbolculara güvenmeyeceksek ve tecrübesiz diyeceksek önümüzdeki yıllardan umutla bahsetmek pek mümkün olmaz. Bu oyuncular ancak oynarak tecrübe kazanır, tecrübesizse bu zaten oynatılmadığındandır. Paradoks gibi gözüksede çözümü basittir. Ya; "Manchester United izliyor", "Arsene Wenger istiyor" asparagaslarıyla kendimizi avuturuz ya da mantalitemizi değiştiririz.
Kırmızı karttan sonra Galatasaray pek pozisyon aramadı doğal olarak, daha çok topu ayağında tutmaya çalıştı ki bunu başaracak futbolculara da sahipti zaten. Hamburg, Olic' in ofsayt kokan pozisyonu ve Mehmet Güven' in çizgiden çıkardığı top dışında pozisyon bulamadı ilerleyen dakikalarda. Lincoln oyundan çıkarken, gereksiz hareketlerde bulundu klübeye doğru. Bülent Korkmaz' ın geldiğindeki açıklamalara da bakacak olursak sular biraz durulduğunda önümüze gelecek ilk mevzu Bülent Korkmaz ve Lincoln arasındaki çekişme olacaktır.
Galatasaray her şeye rağmen bu maçı bu skorda tutarak zor olanı başarmıştır bence. Öncelikle bütün futbolcuları tebrik etmek gerek. 1-1 gayet avantajlı bir skordur ancak kadro sıkıntıları maça nasıl yansıyacak bunu gelecek hafta tam kadroları gördükten sonra yazarız. Bakalım o maçta da stoperde Kewell mı oynayacak?
Ben teknik direktörler konusunda kim olursa olsun ısrar edilmesinden yanayımdır. İstikrar, birliktelik -takımla t.direktör arasında büyük sorun olmadıkça- uzun vadede başarı getirir. Tabii bunun için başarıyı da tanımlamak gerekir o da başka bir post konusu olsun.
Son olarak bir parantez de Hakan Ünsal için açmak istiyorum. Maç sonrasında kendisini şans eseri televizyonda dinledim bir kaç dakika. Yetti de bir kaç dakika zaten. İnsanlara geçmişleri için saygı duyulması normaldir de, sırf geçmişi için yorumcu olmasını anlamam bir türlü. Yorumculuk başka birşeydir, futbolculuk başka. Devamı da başka bir post konusu olsun, konuları çabuk çabuk ve yarım yarım tüketmeyelim ki bir şeye benzesin.
12 Mart 2009 Perşembe
SIR..
takımların bile önüne geçerler. Anlatacağım yüce insan da böyle bir antrenör..
Resimden belki çıkaramadınız. Açıkcası bende bilmesem tanımazdım heralde. 1941 yılında İskoçya' da doğmuş ve yaklaşık 16 sene İskoçya' da bir kaç takımda oynamış.
Görmesek de futbolculuk kariyerinin fena olmadığı söyleniyor. Çok goller atmış gençken. Teknik direktörlük hayatı da 1974 yılında başlamış. 1986 yılına kadar da İskoçya' da çeşitli takımlar çalıştırmış.
Bu yıldan sonra evine gelmiş. İngiltere 'ye, kırmızı şeytanların başına. Artık anlamışsınızdır kimden bahsettiğimi. SIR ALEX FERGUSON.. Ferguson'un ve kırmızı şeytanların başarılarından, kazandıkları kupalardan bahsetmeyeceğim. Gerektiğinde takımın en önemli oyuncusunun kafasına krampon fırlatmaktan çekinmeyecek kadar büyük bir adamdır kendisi (bknz.david beckham). O kadar büyük adamdır ki SIR lakabını almıştır İngiltere'de. Yıllardır maçlarda çiğnediği sakızın markası aynı mıdır acaba diye düşünen hayranları olan biri..
Bunları neden anlattığımı söyleyeyim hemen. Dün, Manchester United-İnter maçı vardı ve kırmızı şeytanlar kazanarak çeyrek finale yükseldiler. Çok iyi oynamadılar hatta zaman zaman kalelerinde pozisyonlarda gördüler. Ama genelde olduğu gibi Old Trafford' da kazanarak tur atlamayı bildiler. Benim dikkatimi çeken Ferguson' un maçtan sonraki basın toplantısı oldu. Gayet ciddi bir şekilde, sanki kazandıklarına sevinmemiş derecede takımını eleştirdi ve oynadıkları oyundan memnun olmadığını söyledi. Çeyrek finale yükselmiş, İnter gibi bir takımı gol dahi yemeden elemiş bir takımın antrenörü.
Daha fazla bir şey söylemeye gerek yok diye düşünüyorum..
Büyüksün SIR...
11 Mart 2009 Çarşamba
Sanatın ve Sanatçının Dostu
S.G&F.T
bir şeyler yazmak için ortalığın yatışmasını bekledim. aslında maç hakkında çok fazla yazmaya gerek yok.liverpool dağıttı kısaca..uzun zamandır liverpool'dan bu kadar iyi futbol izlememiştim. lev yashin'in de dediği gibi liverpool şampiyonlar liginde bir başka oynuyor. kaptana da değinmek lazım birazcık.. aslında bir sürü iyi oynayan vardı tabiki ama geçen gün dediğimiz gibi gözümüz kaptandaydı. beklediğimizi söylemiştim. çok fazla da bekletmedi.. torresle birlikte madrid savunmasını yıktılar. liverpool ne kadar iyi oynadıysa, madrid de o kadar kötü oynadı. ispanya'da barca bir kaç maç kötü gidince acaba demiştik, ancak kafadaki soru işaretleri kalktı.. son olarak da taraftara bi parantez açmak lazım.[you will never walk alone..]
10 Mart 2009 Salı
Florent Sinama Mongolle (!)
Jose Mourinho Old Trafford ' a ?
Kaptan'a mektup..
Ders 3
Görüntü 1 : İşte Inzaghi , takım arkadaşın topu sana atmadan hemen önce bulunman gereken yeri görüyorsun değil mi ? Senin için daha açıklayıcı olursam: ortadaki mavili oyuncu.
Görüntü 2 : Gördüğün gibi ortadaki oyuncunun koşu zamanı kusursuz. Takımında Pirlo , Kaka , Ronaldinho , Seedorf gibi bu pasları atabilecek yetenekli oyuncular mevcut. Sen yeterki koşu zamanını ve karşı takım defansı ile olan pozisyonunu iyice ayarla.
Görüntü 3 : Tabiki futbolun meyvesi gol Inzaghi. Ona ulaşmak için bazı aşamaları geçmen gerek. Gördüğün gibi , burada oyuncu topla buluşuyor ve ofsayt değil. Şimdi daha iyi anlayabildin mi ?
Ders 2
Ders 1
Soru: B oyuncusu topla ileri oynadığı anda kale çizgisiyle A oyuncusu arasında kaç tane kırmızılı oyuncu var?
F. Inzaghi : Sadece kaleci
Evet Inzaghi sonuç olarak bizlere ne demek istedin?
F.Inzaghi : A oyuncusu ofsayt çünkü B oyuncusu topla ileri oynadığı anda kale çizgisiyle A oyuncusu arasında iki kırmızılı oyuncu bulunmuyor.